Fındığın Tarihi
Eski kaynaklarda fındık...
Üstün lezzetiyle olduğu kadar içerdiği yüksek orandaki besin değeriyle de dikkat uyandıran fındık, eski çağlarda hükümdarların şölenlerinde sofraları süslemiştir. Akdeniz'de ticaretin genişlemesiyle bir bereket ve servet simgesi hâline gelen fındık, ülkemizde ilk olarak 2500 yıl önce üretilmiştir. Doğu Karadeniz kıyılarının geçim unsurlarından biri hâline gelen bu lezzetli yemiş, yüzyıllar boyunca diğer ülkelere ihraç edilmiştir. Arkeolojik kazılar, fındığın MÖ 10000'li yıllarda mezolitik diyetlerin bir parçası olduğunu gösteren verilere ulaşmıştır. Yüzyıllardır fındık yetiştiriciliği yapan Çin'de ise fındık Tanrı'nın ihsan eylediği beş kutsal meyve olarak bilinmektedir.
Fındık ağacının görkemli asaleti...
Fındık kelimesi Türkçe'ye Türkler'in Anadolu'ya yerleşmesinden sonra girmiştir. Başta Hıristiyanlık olmak üzere bütün dinlerin kutsal meyve saydığı fındık, eski Yunanlıların ilaç yapmak için kullandığı özel bir yemiştir. Fındık ağacından elde edilen hasat, sarayların gösterişli sofralarında kendine geniş yer bulmuştur. Uzun çağlar boyunca barış, esenlik ve bereketin sembolü olarak gösterilen fındık pek çok etkinlikte kullanılmıştır. Düğünlerde ya da şenliklerde dileklerin yakılarak fındık ağaçlarına asılması gibi ritüeller gözlemlenmiştir. Sihirbazların ilginç numaralar yaptığı sihirli değnekleri de yine fındık ağacının dallarından üretilmiştir.
Geçmişten bugüne uzanan lezzet...
Çok eski kaynaklara göre fındığın anavatanının Karadeniz Bölgesi olduğu kabul edilmektedir. Fındık kültürünün buradan dünyaya yayıldığını gösteren kayıtlar, bu eşsiz yemişin dünyanın pek çok yerinde büyük ilgiyle karşılandığını göstermektedir. Yüzyıllar önce ticarette önemli bir yer kaplayan fındık tarım alanında önemli bir paya sahip olarak varlığını günümüze kadar korumuştur. Fındık yalnızca sofraları değil; edebiyatı, folklörü ve seyahatnameleri bile etkileyen önemli bir lezzet unsuru olarak göze çarpmaktadır.